Ayşe Kilimci'nin kitabının başlığı sevgili öğrencim, değerli meslektaşım Deniz'in üretmeyi planladığı ürünler yoluyla topluma hizmet hedefini tam olarak anlatıyor. İlişki boyutuyla sınırlı değil güzellik kavramı kuşkusuz. Kendine saygı, özgüven, hijyen, özbakım, vb. gibi dinamikleri fazlasıyla barındırıyor bünyesinde. Ama ben bir karşı cins olarak birbirimizle kesişim kümesindeki “ilişki” dediğimiz o pencereden seyredeceğim bu bakım, güzellik ve kadın konusunu. Çok da anlaşılmaz olmamak için bazı mecazlar yapacağım, bunları yaparken önceki okuduklarım, aklımda kalan ve beni etkileyen her şey de yanımda olacak. O yüzden bu kısa yazı umarım hoşunuza gider.
Sevgili Deniz bakım, kadın, güzellik olsun deyince ne yazacağımı şaşırdım ve hala o şaşkınlıkla yazıyorum. Deniz tıpkı kendisi ve o güzel ailesi gibi yaşamında ona eşlik eden yeni bir partnere daha ihtiyaç duymuş olacak ki yıllardır akademik anlamda büyütüp geliştirdiği çocuklarını yani bilgisini ürüne dönüştürme kararı almış ve şirketini kurmuş. Ne mutlu bana, öğrencilerimin, meslektaşlarımın bu devinimleri beni öyle mutlu ediyor ki, anlatamam...
Tabi erkek ürünleri de olacağı kesin ama bakım ve güzellik deyince ana aktör kadın kuşkusuz. Yani kadın başlı başına biraz kompleks bir organizma 😊 Basitleştirmeye çalışalım hadi, bence kadın kahveye benziyor. Az, orta ve şekerlisi var. Onu pişirdiğin cezveye, çekirdeklerinin kavrulduğu fırın meşe odunu mu, gazla mı çalışır, o bile etkiliyor tadını. Yoksa aynı kadının bir ilişkide şen şakrak, eğlenceli ve keyifli, diğer ilişkide depresif bir manipülatöre benzemesinin nedeni bu bence…(erkeklerden özür diliyorum ama bence böyle)… Bir düşünsenize , hani önce bir yudum su alırsın, kahve yudumundan derin derin girebilsin o kadife köpüklü ince ruhun derinliklerine, ilk dudak temasından sonra örtersin üstünü keyiflensin güzelce… Ne güzel değil midir? Kahve içmek tabii ki keyifli bir süreçtir, tiryakileri bile vardır, çoğunun şair olup sonradan falcıya dönüştükleri bile rivayet edilir 😊
Bir de kadının hayatınıza girişi hiç de öyle erkeklerin düşündüğü gibi değildir, misafir gibidir deyim yerindeyse, aniden ve neden olduğu bilinmez, canı istediğinde çalar kapını. “Git” diyemezsin. Kıçını koyduğu zaman “ben gideyim artık” demeyi unutan, yıllarca kalanı da vardır. Ağır olanı, ikram seveni, suskun veya çenesi düştüğü zaman susmak bilmeyeni. Sözün özü kadın ile hep dertlidir erkeklerin başı… Başımızı daha da derde sokma yolunda bunca yıllık bilgi ve deneyimini kullanmaya karar veren eski öğrencim meslektaşım Deniz. Ürünlerinin sadece bu dar kalıplarda olmayacağını biliyorum, ama her ürün çeşidine ayrı yazmak ta çok zaman alacak, o yüzden ben işime gelen bu kesişim kümesindeki açık pencereden izledim gördüklerimi. O pencere hep açık olsun, cereyan yapsın, bayram yerine dönsün içimiz. Sevgi, tebrik ve gururla…
Prof. Dr. Sinan AKGÖL
Ege Üniversitesi
Fen Fakültesi Biyokimya Bölümü
sinanakgol@gmail.com