Zenginlik nedir? Sorusuna Türk Dil Kurumu varlıklı olma durumu olarak cevap vermektedir. Evet, gerçekten de bugünkü zenginlik tanımının karşılığı olarak beynimiz yatları, katları, arabaları, fabrikaları vb. şeylere sahip olan insanları getirir. Çünkü bizler böyle büyütüldük. Son 3 yıldır ise tüm dünyayı etkileyen pandemi bize gerçek zenginliğin aslında sağlık olduğunu öğretti. Yukarıda verilen örneklerden farklı olarak bu yazı size başka bir zenginliği tanıtacak; biyolojik zenginlik ya da zenginliğimiz. Ülkemiz gerek bulunduğu konum, gerek iklim ve habitat çeşitliliği, gerekse buzul ve buzullar döneminde bir çok canlıya ev sahipliği yapması bakımından, yakın coğrafyalar ile karşılaştırıldığında biyolojik açıdan yüksek bir çeşitliliğe (zenginliğe) sahiptir. Birçoğumuz maddi zenginlik veya sağlığımız ile karşılaştırıldığında, bahse konu olan zenginliği çok önemsiz gibi görebilir. Biyolojik zenginliğimizi sizlere tanıtamayan bizlerin büyük hataları olduğu gerçeğini bir kenara koyarak konuyu biraz açacağım. Madem sağlık konuşuyoruz, oradan devam edelim. Bugün kullanmış olduğunuz ilaçlar; mikroorganizmalar, mantarlar, bitkiler ve hayvanlar gibi doğal kaynaklardan veya sentetik olarak elde edilirler. Bu grup içerisinde bitkiler açık ara öndedirler. Çalıştığım grubun bitkiler olası nedeniyle de bu yazımızda zenginliğimizin bitki kısmını size tanıtacağım. Şimdi bitkilerden elde edilen ve birçoğunuzun aşina olabileceği ilaç hammaddelerinden bazılarını verelim. Örneğin, hepinizin bildiği aspirinin ham maddesi, salisilik asittir ve söğüt ağacından elde edilir. Bir kalp ilacı olan digitoksin (digogsin) yüksükotundan, yine tıpta çok değişik kullanım alanları olan (göz muayenesinde, göz bebeğinin büyütülmesi; anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması vb.) atropin güzel avrat otundan elde edilir. Bugün ülkemizde yaklaşık 12.000 bitki bulunmaktadır. Bunların ise 1/3 dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmamaktadır. Sadece ülke sınırlarımız içerisinde bulunan bu bitkilere ENDEMİK bitkiler denir. Yukarıda bahsi geçtiği üzere bu bitkilerin her biri potansiyel bir ilaç hammaddesini içerirler. Bir genin patentinin alınmasının milyonlarca dolarla ifade edildiği göz önünde bulundurulduğunda, bu zenginliğimizin sadece bu yönden önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Bugün hepimizi evlerimize hapseden birçok vatandaşımızın ölümüne sebep olan korona virüs tedavisinde kullanılacak ilacın veya çağımızın hastalığı olan kanser ilaçlarının bulunması üzerine hâlihazırda bitkilerle yapılan çok sayıda araştırma devam etmektedir. Burada verilen örnekler bitkilerin sadece hayatımızdaki bir yönünü göstermesi amacıyla sizlerle paylaşılmıştır. Bunların yanı sıra birçok canlı için besin ve barınak sağlamaları açısından da son derece önemlidirler. Anadolu’nun hayvan çeşitliliği bakımından zengin olmasının temel nedenlerinden birisi de bitki çeşitliliğinin çok yüksek olmasıdır. Bitkiler havayı temizlemenin yanında, iklimi etkileyerek bulunduğu bölgenin bol yağış almasını sağlarlar. Erozyonu önlerler. İnsan toplumunun avcı-toplayıcılıktan yerleşik hayata geçmesi, yine bitkilerle kurmuş oldukları ilişkiler ve onları anlama çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bitkiler sayesinde insan nüfusu bugün milyarlar ile ifade edilen sayılara ulaşmıştır. Hoş bu durum dünya ve dünyada yaşayan diğer organizmaların çoğu için bir felakettir lakin bu durum mevcut yazımızın konusu değildir. İlk kalıcı yerleşimlerde ağaçlar, otlar (saman) ve çamur kullanılmıştır. İnsan, dünya üzerinde yaklaşık 270 bin yıldır vardır ve bu süreç içerisinde doğanın bir parçası olarak etkilemiş ve de etkilenmiştir. Binlerce yıl doğa ile birlikte yaşayan insanoğlu, sanayileşmenin de etkisiyle büyük sanayileşen şehirlerine göç etmek zorunda bırakılmıştır. Bu hareket beraberinde başta psikolojik sorunlar olmak üzere çok sayıda problemin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Bu olumsuzluk doğadan uzaklaşan insanın doğal olanı yanında isteme arzusu ile birleştirdiğinde ortaya peyzaj ve çiçekçilik sektörü çıkmıştır. İnsanlar öncesinde etraflarında gördükleri bitkileri pazardan alarak evlerine taşımışlar, vazolarda süs bitkisi olarak bulundurmuşlar ve saksılarda yetiştirmişlerdir. Yine evlerinin ve binalarının bahçelerinde yaptıkları düzenlemelerle en azından doğayı bir nebze yakınlarına taşımışlar, kurdukları parklar ile doğaya olan özlemlerini gidermeye çalışmışlardır.
Gelişmiş ülkelerde çok sayıda amatör doğa bilimci bulunmaktadır. Ülkemizde ise bu sayı oldukça azdır. Bunun temel nedenlerinden biri eğitim seviyesi ise diğeri bu zenginliğin içerisinde yaşamaktır. Az olan mutlaka çok değerlidir. Bu nedenle Avrupalılar kaybettikleri zenginlikten geriye kalanlar için mücadele ederken, hala çok sayıda doğal güzelliklere sahip ülkemizde bulunan bizler için bu durum bir anlam ifade etmemektedir. Unutulmaması gereken en önemli husus doğal kaynakların sonsuz olmadığıdır. Yapılması gereken doğayı anlamak ve tanımaktır. Bu konuda yapılması gereken çok basittir “Merak etmek”. Eğer biraz merak ederseniz beyniniz mutlaka sizin için bir çözüm bulacak ve bilgiye ulaştıracaktır. Yazımızın başında belirttiğimiz üzere bir şeyi kaybettikten sonra değerini anlamanın hiçbir faydası yoktur. BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİMİZİN farkına varmak, korumak ve gelecek kuşaklara taşınmasına katkı sağlamak umuduyla.
Prof. Dr. Mesut KIRMACI
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı
mkirmaci@adu.edu.tr